Peşinen söylüyorum ki, yapılış aşamasının fotoğraflarını çekmeyi unuttum. Evet ben hayvanım ve evet sadece tarifle idare edeceksiniz. Karanlıkta el yordamıyla ilerlemek gibi. 13-14 yaşınızı hatırlayın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Türk erkeği ile Patlıcan sebzesi arasında çok nezih bir bağ vardır.Neden derseniz? Patlıcan bir sebze değil meyve'dir. Nasıl ters köşeye yatırdım seni değil mi? Oysa ki patlıcan diyince yüzüne "meh meh meh" diye yavşak bir gülüş yerleşmişti.
Böyle kötü bir kelime esprisini benden bekler misin? Ben beklerim haklısın. Yazıyı yazarken Elizabeth Banks'ın filmi başladı. Sizleri doyurmak mı yoksa ağzım açık onu seyretmek mi cidden kararsızım.
Neyse vazife beklemez.
Malzemeler:
Bu malzemelerden altı tane köfte yapacağız.
3 Adet İrice Patlıcan.
Üzeri için 2 tane Domates ve 2 tane sivri veya çarliston biber.
Patlıcanı kızartmak için bir su bardağı ay çiçek yağı.
Köftesi İçin:
250 Gram Kıyma
1 Orta Boy Soğan
Yarım Ekmek İçi Ya da Yarım Su Bardağı Galeta Unu
1 Tatlı Kaşığı Tuz
1 Tatlı Kaşığı Kekik
1 Tatlı Kaşığı Karabiber
1 Tatlı Kaşığı Pulbiber
1 Çay Kaşığı Kimyon
Şimdi kırk saat köftenin yapılışını anlatmayacağım, bu malzemelerin tamamının karışacağını ve yoğuralacağını sanırım herkes anlamıştır.
(Ses çıkartmayın; soğanın rendelenmesi veya küçük kesilmesi gerektiğini özellikle söylemedim. Ortada top gibi soğanla boğuşarak köfte yapmaya çalışan birini izlemek komik olacak)
Köftelerimizi hazırladıktan sonra 6 eşit parçaya bölüp elimizle böyle hop hop toplar yapalım ve kafasından hafifçe bastırarak azıcık yassı ama aynı zamanda tombul köfteler yapalım. Köfte form olarak evlenip imzayı attırmış Türk kızına benzesin yani.
Onlar dolapta dinlene dursun, biz patlıcanlarımızı hazırlayalım. Şimdi patlıcanınızı elinize alın ve şöyle bir yoklayın. Bu size anlık olarak güzel bir ego tatmini verecek.
Daha sonra alacalı olarak soyduğumuz (daha önce anlatmıştım. Bir tık soyuyoruz sonra soymuyoruz. Sümerbank pijaması gibi oluyor patlıcan) patlıcanımızı her bir adedinden 4 yassı şerit çıkacak gibi keselim.
Sonra üzerlerine tuz serpip bir 10 dakika acı suyunu çıkartması için bekleyelim. Kağıt havluyla üzerinde biriken kahverengi suyu alıp bir tavada ayçiçek yağını kızdıralım.
Daha sonra patlıcanlarımızın iki tarafını da kızartalım. Çok yanmasın çünkü daha fırına girecek. Cehennem tasviri de böyle bir şey değil mi?
Kağıt havlunun üzerine alıp fazla yağını emdirelim. Hayat da yemek yapmak gibi kolay olsa keşke. Misal Havuz Medya'sını kağıt havlu üzerine alıp yağlarından arındırabilsek... Neyse.
Patlıcan yağın çoğunu çekmiştir, aynı tavada köftelerimizi alt üst edelim. "Alt üst etmek" diyince köftelerin ruh sağlığıyla oynamayalım, ne biliyim köfteye "baban ölmüş olm:(((" demeyelim. Hafifçe renk değiştirsin kafi. Neden? "Çünkü o da fırına gireceeeeek" diye hep bir ağızdan bağırdığınızı var sayıyorum!
Sonra patlıcanlarımızı fırın kabımıza alalım ve iki dilimi artı (+ yani) olacak şekilde yerleştirelim. Ortasına köftemizi oturtalım ve iki yandan bohça gibi kapatalım. Sonra sırasıyla bir dilim domates ve o boyutta kesilmiş biberimizi koyup bir kürdan vasıtasıyla sabitleyelim. Erkek olduğumuz için bunu 5'lik temel çivisiyle'de yapabiliriz.
Bir bardak kadar sıcak suda bir çorba kaşığı salçayı ve bir çay kaşığı tuzu güzelce karıştıralım ve üzerinde gezdirelim.
200 derece önceden ısıtılmış fırında 15 dakika kadar pişirelim.
Pilav:
1 Su Bardağı Pirinç
4/1 su Bardağı Şehriye
1 Çorba Kaşığı Sıvı Yağ
1 Tatlı Kaşığı Tereyağ
1 Tatlı Kaşığı Tuz
İçine Katmak İçin Sevgimiz. (Bunu kaale alan Basur olsun innnşallah!)
Pilav için herkes ayrı bir şey söyler biliyorsunuz. Memlekette kadına dair en önemli olgu; eğitimi, toplum içindeki yeri, kariyeri falan değil, nasıl pilav yaptığı ve bir batında kaç tane doğurabileceğidir. Gerçi burası mucizeler ülke'si. "Testis Kanseri" teşhisi ile askere gitmeyen Burak Erdoğan'ın boy boy çocukları olabiliyor.
Her neyse..
Tatminsiz ev kadını yemek bloglarında pilava dair sayfalarca yazı bulabilirsiniz. Altı üstü kavrulmuş ve haşlanmış pirinç lan!
Lezzetli olması için pirinci iyice yıkadıktan sonra ılık suda bir saat kadar bekletmeniz, tereyağının varlığı, yayvan bir tencerede yapmanız ve kavururken hep aynı yöne çevirmeniz kafi.
Ayçiçek yağını tencereye alın ve ocağı orta ateşte yakın, ısınınca şehriyeleri ilave edip renk değiştirene kadar kavurun. Sonra iyice süzdüğünüz ve kurumuş olan (bak bu da önemli aslında) pirinci ekleyip güzelce kavurun. Yakmamaya dikkat edin, yok eğer yakarsanız "tencereden yeaaa" gibi yavşakça bahanelere sığınmayın, delikanlı gibi "yakmışım" diyin. Son olarak su koymadan üzerine tereyağını ilave edin ve gene güzelce çevirin. Yağ eriyince 1 bardak kaynar suyu* ve tuzu ekleyin. Son bir defa karıştırıp ocağın altını kısın ve kapağını kapatın. Dakika hesabına gerek yok pirinç suyunu güzelce çekince olmuş demektir. Daha sonra altını kapatın ve bir parça kağıt havluyu kapakla tencere arasına koyup pilavı demlenmeye alın. Demlenme demişken, çayın içine de pirinç atabilirsiniz bombastik bir lezzet olur. (bunu yapan lütfen fotoğraf çekip bana yazsın) İyi bir demlenme süresi 20 dakika kabul edilir. Gene de damak zevkiniz nasılsa siz ona göre pişirin. Ne der Türkiye'nin en iyi şeflerinden Zeynep Ağaoğulları?** "Mutfakta sınır yoktur!". Gerçi ben bunu ilk duyduğumda biraz yanlış anladım ve mutfakta striptiz yaptım ama olsun.
Aha pilavda oldu, ikisini yanyana koyup yumulun!
* Pirinci suda beklettiğimiz için 1 bardak pirince 1 bardak su ölçüsü kullandık. Zamanınız yoksa ve suda bekletemediyseniz 1 bardak pirince 1.5 su kullanın.
** SuperNormal Food Blog
1 yorum:
size adam gibi bi tabak takımı almak farz oldu bu ne lan bunu gastemi daattı
uğur furuncıyan
Yorum Gönder